Pazartesi, Aralık 28, 2009

Camdan arap kızı bile bakamıyor...

nasıl bir hava bu böyleee :s
yağmurr yağıooo demek çok masumca kalıoo yani Antalya'da... ancak tanık olan anlar... kıyamet kopuyor adetaaa... gökyüzü ard arda aydınlanıp şimşekler çakıooo...

izledikçe içim sıkılıo... sokaktaki hayvancıkları ve insancıkları düşündükçe ağlayasım geliyor... inşallah sığınacak bir yer bulmuşlardır :(

hayat gerçekten bazıları için bazı yönlerden çok acımasız...

bugünü sevmedim, dünü de, öncekini de... nedeni hava değil...

ama yarını sevmek istiyorum...

Pazar, Aralık 27, 2009

KoCCAA kalemimmm kocamanken de benimleee

Babamın babası ben doğmadan vefat edince bana dede diye babamın amcası(ankaradaki tabii)Ziver Dedemi alıştırmışlar küçüklükten beri... O da zaten pek sahici bir dede oldu bana... hatta küçükken hiç sorgulamamışım taa ki böyle arkadaşlarım olmaya başlayana kadar... o zaman hatırlıyorum; "niye babannemin kocası olmadığı halde, Emine Yengemin kocasına dede diyorum ki?" diye düşünmeye başlamıştım ama sonra sordum, öğrendim... zaten cevap pek de önemli değildi, dedemdi o benim, hem de çok sevdiğim... (ayrıca sonradan farkettim, mesela babannemin kız kardeşlerine de Neriman babaanne, İclal babaanne vs diye söylemeye alıştırıyorlar genelde; şimdi düşündüğümde bu gelenek hoşuma gidiyor, güzel düşünülmüş bence)

Hiç kucağından inmezdim, çok tontondu, göbeği kocamandı :) nezaman geliyor bebek? derdim:))göbeğini severek o da 3ay, 5ay vs sonra derdi... En sevdiğim oyuncaklar ondann gelirdi... o kadar çok anımız var ki... ama şimdi sadece birini anlatacağım...

Ziver Dedemin bir odası vardı: 2 çekyat, 1 büyük masa(yüksekliği ayarlanabilir), tv, radyo, kütüphane-dolap vs... Gündüzleri orada vakit geçirirdi... Karakalem resimleri meşhurdu, o kadar güzel çizerdi ki... genellikle; kamp ortamı, çadır, sığınak, tüfekler, at, dağ evi...çizerdi. Dağevimiz olursa böyle olsun diye çizerken anlatırdı bana, onlara gittiğimizde... Bir süre sonra benim de ilgim başladı tabii resme... (her gittiğim evde, kalem-kağıt verebilir misiniz diyen bir çocuktum ben)

Onun bir kalemi vardı, Almanya'da yaşarken almışlar... böyle kalın, şişko birşey... mekanzması uçlu kalem gibi... ama ucunu tahmin edersiniz tabi kapkalınn bi uç işte... onla çizerdi... o kaleme çok özenirdim... bir de diğer ince kalemleri de pek iyi tutamadığım için, bu kalem tam bana göreydi, rahatça tutuyordum... Dedem de hal böyle olunca o kalemi bana verdi... Artık hiçç elimden bırakmıyordum, kaybolacak diye ödüm kopuyordu: "KOCAAA KALEMİMM NERDEEE?" en çok kullandığım cümleydi artık, adı da "Koccca kalemmm"di işte...

Okula başladığımda bütün çocukların ilgisini çekmişti, onlara tutturmaya bile kıyamazdımmm:))) Bir harf yazıp "aaaa ne guselmşşş" derlerdi, ben de hemen alıp "evett işte ama ucu bulunmuyor" derdim... Sonra ucunu yurtdışından getirtmiştik galiba bir kutu... Ama onlar da bitecek diye korkardım, Seda'nın bile nolur biraz onla yazayımmm dediğini ve zorla ikna olup verdiğimi hatırlarım...

Birgün Ziver Dedem bizdeydi, ben yine kağıdımı alıp "Anneee kocccca kalemimi versenee" dedim, annem getirdiğinde dedem şaşırmıştı "aaa hala saklıyor musun?" diye... çok da hoşuna gitmişti... O günden kısa bir zaman sonra vefat etti... O günü hatırlamak istemiyorum, o yüzden geçiorum, içimde birşey acıo hala...

O gitti amaa ben onu hiç bırakmadım, her onlara gidişimizde onun odasına geçip resimler yapardım tek başıma... önceleri "kızım gelsene salona bak konuşuyoruz ne güzel, bak neler olmuş, gel" derlerdi, ısrarla gitmezdim... sadece yemeklerde gider sonra hemen dönerdim... bunu niye yaptığımı hiç bilmiyorum aslında ama bu 2 sene önceye yani Antalya'ya taşınıncaya kadar aynen devam ettim, orası benim odam oldu artık, resim yaptığım, tv izlediğim, son zamanlarda laptopumla gittiğim odamdı, odamız... yanlızlığı orda keşfettim...

Bunu niye anlattım? Koca kalemim yine yanımda, 1,5aydır onla yazı-resim çalışmaları yapıyorum, kök hücrelerime ince el beceresi öğretiyorum yani:)) o değil de geçen gün düşündüm, bu kalemi ben almasaydım şimdi nerede olurdu diye... Muhtemelen ya bozulup atılmış ya da kaybolmuştu... Ama iyi ki bende, benimle... Çevremdeki hatıra diye saklayıp özenle heryere kendimle götürdüğüm bütünnn eşya, obje, resim vs gibi o da benimle... Yolun sonuna kadar beraberiz... sonrası meçhul tabii...

Cumartesi, Aralık 12, 2009

bana da geldi darallll

puffff sıkıcı bu gece çok... içim sıkıldı...
artık hafta sonlarını sevmiyorum demiştim ya bu hafta sonunu hiiç sevmeyeceğim, sevmiyorum... herkes biyerlerde...
Damlalarda gidiyor İstnbla nikaha... biz de gidecektiKK sonra tabii durumlar, şartlar değişti... en başta hava değişti...

cabuk gelsin pztsi amaa güsel gelsin :( [lütfen]

Perşembe, Aralık 10, 2009

öffff

bloggerda yazı yazan 20-27 yaş arası kızları sevmiyrm:p yani seviyorummm daaaa...
:)))karışık bi durum:p

Pazar, Aralık 06, 2009

Yeni gördüm, duydum, gittim, baktım, beğendim!

- "Kitap Ödüllü Yarışmaaa! --> "Biri yarışma mı dediiiiiii?" diyip koştum hemen, her yarışmada olmalıyım:p Hem dee kitap ödüllü imiş, pek şeker ;)
- http://www.facebook.com/0milyonakitap?v=wall#!/0milyonakitap?v=info --> "0 Milyona Kitap" Yeşim Ceren Bozoğlu, sanal ortamda kitap değiş-tokuş hareketi başlatmış, ne güzel yapmış :)
- http://webtv.kanald.com.tr/Detail.aspx?Id=7482 -->
2010 Disko Kralı Jeneriği ("iyi uykularrr bebeğimm bekle beni yine gelicemmm" tarzında brzzz)
- http://wozela.wordpress.com/ -->
Vuvuzela'nın unutulmasına gönlü razı olmayanlar, bu yerel çalgının geridönüşüm projelerinde farklı kullanımlarına ilişkin fikirlerin toplandığı bir blog oluşturmuş.
- http://www.aa.com.tr/tr/sokak-kedilerine-kedi-evi.html --> Çok hoş, beni mutlu etti :)
- http://kendinedogru.com/ --> Ben de daha tam inceleyemedim. Adı çekti beni, gelin beraber inceleyelim...
- http://umutesen.blogspot.com/2010/08/derin-kuyu-ve-ksa-ip.html --> Onu bu kadar kısıtlı bir alanda anlatamayacağım için gidip yerinde görün derim:)
-
Sorry : Bir Özür Dileme Projesi --> Birini mi üzdünüz? Geceleri vicdan azabı nedeniyle gözünüze uyku mu girmiyor? O zaman bu site, sizin içinizi rahatlatacak! İsteyen, duygularını e-posta, Twitter ya da Facebook üzerinden istenen kişiye iletebiliyor...

Cuma, Aralık 04, 2009

aşık oldummm...

Ama şarkıyaaa :p


sözleri çok hoş, yorumu ayrı bir hoşşş... böyle sancılııı bi şarkııı... ya da bana öyle geliyor:)

Yoruldu, duruldu, kırıldı,
Vuruldu bir kaç kere.
Yazılıdır hepsi hikayede...


Yine Soner Sarıkabadayı'ya aitmiş ya :s

Perşembe, Aralık 03, 2009

dinlerken sözlerin güzelliğini anlamamışımm

Candan Erçetin - Olmaz

Ansızın hayatıma giriyorsun
Varlığınla aklımı çeliyorsun
Aşkınla beni şımartıyorsun
Mucizeler yaratıp kahramanım oluyorsun

Zamanla aşka alışıyorsun
Daha az gülüp daha çok susuyorsun
Değiştin sen hala görmüyorsun
Mucizeler nerede kahramanım yorgun musun

Olmaz birtanem
Olmaz sevdiğim
Olmaz inan bana olmaz
Aşk böyle olmaz

Hazırdım ben de seni bekliyordum
Nerede bu geç kalmasa diyordum
Ve bir gün karşımda duruyordun
Bilmeden mucizenin ta kendisi oluyordun

Anladım ben herşeyi yoruyorum
Belki de hep senden bekliyorum
Değişmedim sadece susuyorum
Mucizeler yaratan kahramanı özlüyorum


Salı, Aralık 01, 2009

Üstüme gelme, nedeni yok ki...

üzüldüm...
canım acıdı...
kızdım, çok kızdım... ama kendime...
gözlerimde yaş yakalandım...
neden uydurdum...
aslında uydurmadım çünkü herşeyin temeli oydu zaten... ben de onu söyledim...
gerginim...
hassasım, çok duygusalım bugünlerde...
gözlerim dolu her an... biri birşey dese de aksa diye bekliyor yaş... ya da birşey olsa... veya çok gülsem birşeye sonra bir anda ağlamaya başlasam...
boğulacak gibiyim...
sıkışmış gibi...
nefessiz kalacakmışım gibi...

"noluo ya bana böyle?" dediğimde cevap beynimde beliriyor... ne sendromudur bilmiyorum... her sene aynı zamanlarda belirir... 6 Aralık'ta yoğunlaşır ama o gece biter... o gün doğmuşum ben... perşembeymiş... geç mi doğdum tam olarak bilmiyorum ama sancı gelmeyince suni sancı vermişler anneme... zor çıkmışım yani... hayat daha o andan itibaren koymuş önüme bariyer... oksijensiz kalmışım işte doğarken...

içeride çok bunalmış, daralmış olmalıyım... ağlamayı orda mı öğrendim ne:p
neyse işte o anın sıkıntısını yaşıyorum her sene galiba...

- herşey nie bu kdr zor bnm için
- kimse beni anlamıo ztn
- neden o.....? neden şu....? neden bu böyle?

vs cümlelerini çok sık kurduğum günlerdeyim...
bugünlerde kimse üstüme gelmesin, elini uzatıp karanlıktan güneşe doğru çeksin beni nolur...
canımı acıtmasın, üzmesin bu hafta beni kimse lütfen (bunu söyledğim kişiler, burayı okumadıkları ya da okuyamayacakları için EVREN'e söylüyorum bunları:p)

o.ç.s.