Pazartesi, Mayıs 16, 2011

Koşu bandında gibiyim...

Önce tempoya yetişmekte zorlanıyordum...
Sonra alıştım...
Hiç durmaksızın koşuyorum...
Sonum nedir, ne zamandır, nasıl ulaşabilirim bilmiyorum...
Bant altımdan akıp gidiyor...
Yorulunca bir bacağımı bir süre akışa bırakıyorum...
Tam düşecekken yeniden devam etmeye başlıyorum...
Mecburum, mecburmuşum...
Sağımda, solumda hayat devam ediyor...
Gözüm takılıyor arada...
İnsanlar, arkadaşlar, ailem, olaylar, durumlar...
Bakıyorum öylece...
Herşey, hepsi kendi halinde, derdince...
Bensizler, çok ama çok bensizler...
Farkındalar ya da değiller...
Tam dalıp gidecekken tökezleyip kendime geliyorum yine...
Yola devam, kendi yoluma, ıssız ve sessiz yoluma...
Birşeylere yetişmem lazım, birilerine...
Öyle, öyleymiş...
Çok uzaklarmış...
Uzaklıklarına fazla takılmadan devam ediyorum...
Öyle sanıyorum aslında...
Aslında fazla takılıyorum...
Fazla düşünüyorum...
Fazla istiyorum...
Fazla seviyorum...
Bu "fazla"lık beni daha çok uzaklaştırıyor...
"Çok isteyince olur" fısıltıları geliyor kulağıma...
"Çok" ile "fazla"nın aynı şey olmadığını farkediyorum bir anda...
Bu "çok"un ölçüsü nedir diye düşünürken başım yana çevriliyor...
Ben yapmıyorum, kendiliğinden...
Gözümün bile sonradan haberi oluyor...
Beynim bana pek mahçup bir edayla gördüğü kareyi yorumluyor...
"Geç kaldın!!!"
Neye?
"Yetişmek istediğine..."
Cevabın içime işlediğini hissediyorum...
Kilitleyemiyorum artık dizlerimi...
Devam edecek gücüm çalınmış...
Artık pes etmeye hazırlıyorum kendimi...
Zaten akışa ayak uydurmam için artık çok geç...
Kayıyorum, yaklaşıyorum uca, sona...
Birden yine bir ses çınlıyor içimde...
"Peki ya diğer istediklerin?"
Kendiliğinden dikiliveriyorum ayağa yine...
İstediğimden değil, yenilgiyi hiç kabul edemeyişimden...
Devam ediyorum...
Ama bu kez bilinçsiz, isteksiz, şevksiz...
Açmadan gözyaşımdan yanan gözlerimi...
Görmeden, duymadan ilerliyorum sadece...
Ya da onu bile öyle sanıyorum...
Yerimde sayıyorum...
İçimde...