Perşembe, Kasım 29, 2012

Tıpkı...

Karşımdaki telli(sineklik) olan pencere ile yanındaki normal pencereye gözüm takıldı... Yeni fark etmiştim aralarındaki farkı...

Birisinden cansız, soluk, iç karartıcı görünen dışarıdaki hayat, diğerinden capcanlı renkleri ile insanın içini açıyor, enerji veriyordu...

"Demek ki" dedim içimden... "Diğer insanlar ile hayata bakış açımız da böyle farklı demek ki..."

Bir anda kalkıp o teli sökmek istedim...

Ama...

Yapamadım...

(13 Ekim 2012)

Pazar, Kasım 11, 2012

Yeter ki Sen Engelleme... ;)

Gözlerimi dünyaya açtığım andan itibaren, yani daha hayatın ne olduğunu bile bilmeden, o bana, benim için planladığı oyunu oynamaya başlamıştı. Doktorların hatası yüzünden doğum sırasında oksijensiz kalmıştım. O günden itibaren, küçükken hiç sevmediğim ama mecbur olduğum fizik tedavi merkezlerinde tedavi görmeye başladım. Kısa zaman sonra her şeye alıştım, alışmalıydım. Dört yaşında, gittiğim tedavi merkezinde okumayı öğrettiler bana. Hayatımız böylece sürüp gidiyordu. Ve benim için şimdi yeni bir hayat daha beliriyordu, ilk okula başlayordum.
Her yerde olduğu gibi ilk okula başlarken de birçok sorun çıktı. Kayıt için istedikleri zeka testinde normalin üstünde bir zekaya sahip olduğum çıktığı ve okumak en doğal hakkım olduğu halde beni normal okula almamaya kalktılar. Ama ailem tüm bu sorunları halletti. Hem de bana bunları hiç yansıtmadı. Sonra okula başladım. Zaten okumayı da önceden biliyordum. Onun için bu konuda hiç sorun çıkmadı. İlk ders günü, daha sınıfa girer girmez benim için çocukların “benim yanıma otursun” diye birbirleri ile yarışmaları da bize çocuklardan değil de büyüklerden (önyargılardan) korkulması gerektiğini gösteren hoş bir anı eşliğinde öğretmiş oldu. Okula ilk başladığımda, annem her teneffüste okula geliyordu. Korkmuyordum ama onun içi yine de rahat etmiyordu. İşte annelik de bu olsa gerek. Bu, dört yıl daha böyle devam etti. Artık büyümüştüm. Sadece beslenme saatlerinde geliyordu. Ama yine de endişeleniyordu acaba bana bir şey olur mu diye... Ailem; bir yandan beni okula getirip götürüyor, evde fizik tedavimle ilgileniyor, yemeğimi yediriyor, ev ödevlerime yardımcı oluyor, diğer bir yandan da kendi işlerini yapıyorlardı. Yani kısacası ailem benim her şeyimdi ve sonsuza kadar da öyle olacaktı.
Bin bir zorluklarla, hiç dershaneye de gitmediğim halde, annemin yardımlarıyla Anadolu Liseleri Sınavına girdim. Ama çok az puan farkla evimize ykın diye tercih ettiğim okulu kaçırdım. Birkaç gün sonra özel bir kolejden gelen bir kağıtta; girdiğim sınav sonucu ile kendi okullarına kayıt olmayı hak kazandığım yazıyordu. Ailem ve ben buna çok sevindik. Maddi durumumuz da çok elverişli olmadığı halde annem sırf ben çok istediğim için, beni bu okula sokmaya kararlıydılar. Annem durumumu bildirmek için onları aradığında; engelli olduğum için alamayacaklarını söylediler. İşte hayat gerçek yüzünü bir kez daha gösteriyordu. Bu konu ile ilgili olan birçok yerden yardım istedik ama hiçbir sonuç alamadık. Zaten artık şevkimiz de kalmamıştı. Ve eski okuluma yani şimdiki adıyla Türkan Yamantürk İlköğretim Okuluna devam etmeye karar verdik. Çok sevdiğim, birlikteyken çok eğlendiğim ve hayatım boyunca da iletişimimi koparmayacağım arkadaşlarımdan da ayrılmamış oldum. Yine aynı okul olduğu halde, kayıt tazelerken kendime göre bir okula gitmemi tavsiye eden büyüklerim bile oldu!...
 Daha sonra, not ortalamamla Ayrancı Yabancı Dil Ağırlıklı Lise’ye girmeyi hak kazandım. Yine her seferinde ortaya çıkan sorunlar, bu kez de canımızı bir hayli sıkıp bizi üzmeye yetti. Kayıt olurken aileme “Bu okulu yapamaz, burası çok zor. Siz kendi duygularınızı tatmin etmek için çocuğu yormayın!” diyen öğretmenlerim, daha okulun ilk haftasından itibaren başarımı gördükçe hatalarını anlayarak çok pişman oldular. Zaten sonuç olarak, liseyi(Matematik-Fen Bölümünü) de birincilik ile bitirdim. Hemen sonrasında ise küçüklüğümden beri hayal ettiğim Bilkent Üniversitesi, İngilizce-Türkçe Çevirmenlik Bölümü’ne girdim ve oradan da Yüksek Şeref Öğrencisi olarak Üstün Başarı Bursu alıp yine Bölüm Birincisi olarak mezun oldum...
Mezuniyetime yaklaşırken tesadüfen ilanı ile karşılaştım. İndeks İçerik-İletişim Danışmanlık Şirketi’nin gençler için kurgulanmış bir toplumsal sorumluluk projesi olan ve de o sene 10’uncusu gerçekleşen İndeks Yönetim Stratejisi Yarışması’nın  konusunun “Medya” olmasının dikkatimi çekmesi, son anda yarışmaya dahil olmamda büyük etken oldu. Uzun soluklu olan bu yarışmada, senaryoya uyularak 3 boyutlu (dokunma ve koku hissi uyaran) bir televizyonda yayınlanmak üzere AB desteği ve fonundan yararlanılabilinecek, farklı hedef kitleleri için bir televizyon programı ve de iş planının hazırlanılması istenilmişti. Zorlu ve zamanımın kısıtlı olduğu bir döneme denk geldiği halde yarışmada dereceye girip kazandığım staj, kariyerim için önemli bir dönüm noktası oldu.
Bir İletişim Hizmetleri Şirketi'nin Oyun Portalı’nda Operatörlük görevini gerçekleştirdiğim stajın sonucunda kalıcı olarak işe alındım. Hedefimi, Haber Portalı’nda Haber Editörlüğü olarak belirledikten sonra farklı haber sitelerinin Kültür/Sanat Köşesi‘nde gönüllü olarak editörlük yaparak bu konuda deneyim kazanmaya çalıştım. Daha sonra, İçerik Müdürü tarafından verilen görev ile “Özel Dosya Haberleri“ hazırlamaya başladım ve ardından da Haber Portalı’nda Editör ve İçerik/Portal Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Yaklaşık iki buçuk sene süresince, deneyimli ve bilgili editörler ile birlikte çalışarak mesleğin inceliklerini öğrendim.
Diğer taraftan, yeni şeyler öğrenmek konusundaki merak ve hevesimin peşinden gidip eğitim hayatıma devam ederek ikinci üniversite seçeneği ile önce Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olup sonrasında da İşletme Bölümü’ne geçerek lisansımı tamamlamış oldum.
Serebral Palsy’li olduğumdan yazı yazamadığım için eğitim aldığım okullardaki derslere ve bilgisayarım ile katılmakta idim. Yine engelim nedeniyle, evden ve internet aracılığı ile sürdürdüğüm iş hayatımda ise, yine aynı kurumsal şirketin Kurumsal İletişim Bölümü’nde görev almaya devam ettim. Yurt Dışı ve Yurt İçi Sektör, Medya ve Rakiplerin Takibi, Uluslararası Raporların İncelenmesi ve Çevirisi, Sosyal Sorumluluk ve Sponsorluk Çalışmaları; Operasyonel Destek olarak yerine getirdiğim görevlerimden başlıcaları oldu...
 Ailem  her zaman; her şeyi iyi tarafından bakmayı, insanların olumsuz davranışlarını görmezlikten gelmeyi, ama kendimi ne olursa olsun her zaman savunmayı, güçlüklere karşı boyun eğmemeyi ve sonuna kadar savaşmayı öğretti. Hayatın gerçek yüzünü, ne kadar acımasız olduğunu anlatmaya çalıştı. Çünkü hayat onlara, bunları en kötü bir biçimde yaşatmıştı. Onlar benim de bunları yaşamamı istemiyorlardı. Ve bunun için elinden gelen her şeyi yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Örneğin; küçükken dışarıda annem elimden tutup yürütürken veya beni arabamla dolaştırırken bize sanki anormal bir şey varmış gibi bakan insanlara karşı annemle bir taktik geliştirmiştik. Bize bakan kişilere, biz de sanki onlarda bir şey varmış gibi bakıyorduk. Onlar da,  acaba kendilerinde mi bir şey var diye üstlerine başlarına bakıyorlardı. Derken ortaya çok komik sahneler çıkıyordu.
Ailem bana, okullarımda benim için gerekli olan her şeyi her zaman hazırladı. Çabalarını gören herkes, bütün zorluklara rağmen böyle bir evlat yetiştirdiği için ailemi hep takdir ettiler. Tabii ki ben de, böylesine dünyada eşi bulunmayan bir aileye sahip olduğum için çok mutluyum. Ne olursa olsun, çoğu zaman aileme yük olduğumu düşünsem de, ailemin bana gösterdiği eşsiz ilgi ve sevgisi bu düşünceme ters düşüyor. Annemin “Sen anneliği yaşayamadın, bir tane daha çocuk doğur.” diyenlere karşı her zaman cevabı; “Ben anneliği öylesine dolu dolu, öylesine doya doya yaşıyorum ki siz bunu bilemezsiniz...” olmuştur.
Hayatım boyunca dünyanın en mutlu çocuğu, insanı oldum ve aileme de elimden geldiği kadar başarılarımla bu mutluluğu yaşatmaya çalıştım. Her şeyi doya doya yaşadım, bazı durumlarda belki insanları kıskanmam gerektiği halde, bazılarının beni kıskanmasını bile sağladım. 
Eğitim hayatım bittikten sonra hayattan koptuğumu düşünmem ve bunun beni olumsuz yönde etkilediğini görmem nedeni ile öğrenimime devam etmeye karar verdim. Yüksek Lisans için Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Yönetimi Bölümü’nü seçerek de hem şirkette daha etkin bir rol almayı hem de okuduğum bölümden zevk alarak hayata yeniden karışmayı hedefledim ve gerçekten de öyle oldu. Bölümümü yine birincilik ile bitirerek mezuniyet töreninde o çok özlediğim alkışlara kavuştum. Bu kez üstüne üstlük not ortalamam 4.00 / 4.00 olduğu için Sosyal Bilimler Enstitüsü birinciliğini de elde ettim.
        Hayatımın her evresinde maruz kaldığım önyargıları yıkabilmek ve de boşuna yaşamış olmamak için kendi hayatımı anlatan bir kitap yazıp geniş kitlelere ulaşabilirsem hem her şeyi olduğu hâlde mutsuz olanlara mutlu olmak için bir sebep hem de bana benzer durumlarda olanlar için bir umut olabilirim diye düşündüm. Ben de geliriyle sokaktaki kimsesiz hayvanlara daha çok yardım edebilirim umuduyla bir yola çıktım. Böylece “Sana Rağmen” adlı kitabımı, 2021 yılının Haziran ayında çıkarmış oldum. 2022 yılı Eylül ayında ise “Sustuğumda Yuttuğum Şeyler” adlı bir şiir kitabı ve minik okurlara empati kurabil-me alışkanlığını oyun şeklinde kazandırma umuduyla kaleme aldığım “Ben Olsam” adlı çocuk öykü kitabımı yayımladım.
         Yüksek Lisans'tan sonra ise devam ettiğim şirkette şu an, hem Kıdemli Kurumsal İletişim Uz-manı unvanı ile çalışmakta hem de yine yurtdışı ve yurtiçi üniversite ve eğitim kuruluşları tarafından hazırlanan sertifika programlarına katılmaktayım. Hayatlarını bana adayan çok sevdiğim annem Fü-sun, babam Murat ve on yedi yaşındaki tatlı kedim Pasha ile birlikte Antalya’da yaşamımı sürdürmek-teyim.