Pazar, Aralık 27, 2009

KoCCAA kalemimmm kocamanken de benimleee

Babamın babası ben doğmadan vefat edince bana dede diye babamın amcası(ankaradaki tabii)Ziver Dedemi alıştırmışlar küçüklükten beri... O da zaten pek sahici bir dede oldu bana... hatta küçükken hiç sorgulamamışım taa ki böyle arkadaşlarım olmaya başlayana kadar... o zaman hatırlıyorum; "niye babannemin kocası olmadığı halde, Emine Yengemin kocasına dede diyorum ki?" diye düşünmeye başlamıştım ama sonra sordum, öğrendim... zaten cevap pek de önemli değildi, dedemdi o benim, hem de çok sevdiğim... (ayrıca sonradan farkettim, mesela babannemin kız kardeşlerine de Neriman babaanne, İclal babaanne vs diye söylemeye alıştırıyorlar genelde; şimdi düşündüğümde bu gelenek hoşuma gidiyor, güzel düşünülmüş bence)

Hiç kucağından inmezdim, çok tontondu, göbeği kocamandı :) nezaman geliyor bebek? derdim:))göbeğini severek o da 3ay, 5ay vs sonra derdi... En sevdiğim oyuncaklar ondann gelirdi... o kadar çok anımız var ki... ama şimdi sadece birini anlatacağım...

Ziver Dedemin bir odası vardı: 2 çekyat, 1 büyük masa(yüksekliği ayarlanabilir), tv, radyo, kütüphane-dolap vs... Gündüzleri orada vakit geçirirdi... Karakalem resimleri meşhurdu, o kadar güzel çizerdi ki... genellikle; kamp ortamı, çadır, sığınak, tüfekler, at, dağ evi...çizerdi. Dağevimiz olursa böyle olsun diye çizerken anlatırdı bana, onlara gittiğimizde... Bir süre sonra benim de ilgim başladı tabii resme... (her gittiğim evde, kalem-kağıt verebilir misiniz diyen bir çocuktum ben)

Onun bir kalemi vardı, Almanya'da yaşarken almışlar... böyle kalın, şişko birşey... mekanzması uçlu kalem gibi... ama ucunu tahmin edersiniz tabi kapkalınn bi uç işte... onla çizerdi... o kaleme çok özenirdim... bir de diğer ince kalemleri de pek iyi tutamadığım için, bu kalem tam bana göreydi, rahatça tutuyordum... Dedem de hal böyle olunca o kalemi bana verdi... Artık hiçç elimden bırakmıyordum, kaybolacak diye ödüm kopuyordu: "KOCAAA KALEMİMM NERDEEE?" en çok kullandığım cümleydi artık, adı da "Koccca kalemmm"di işte...

Okula başladığımda bütün çocukların ilgisini çekmişti, onlara tutturmaya bile kıyamazdımmm:))) Bir harf yazıp "aaaa ne guselmşşş" derlerdi, ben de hemen alıp "evett işte ama ucu bulunmuyor" derdim... Sonra ucunu yurtdışından getirtmiştik galiba bir kutu... Ama onlar da bitecek diye korkardım, Seda'nın bile nolur biraz onla yazayımmm dediğini ve zorla ikna olup verdiğimi hatırlarım...

Birgün Ziver Dedem bizdeydi, ben yine kağıdımı alıp "Anneee kocccca kalemimi versenee" dedim, annem getirdiğinde dedem şaşırmıştı "aaa hala saklıyor musun?" diye... çok da hoşuna gitmişti... O günden kısa bir zaman sonra vefat etti... O günü hatırlamak istemiyorum, o yüzden geçiorum, içimde birşey acıo hala...

O gitti amaa ben onu hiç bırakmadım, her onlara gidişimizde onun odasına geçip resimler yapardım tek başıma... önceleri "kızım gelsene salona bak konuşuyoruz ne güzel, bak neler olmuş, gel" derlerdi, ısrarla gitmezdim... sadece yemeklerde gider sonra hemen dönerdim... bunu niye yaptığımı hiç bilmiyorum aslında ama bu 2 sene önceye yani Antalya'ya taşınıncaya kadar aynen devam ettim, orası benim odam oldu artık, resim yaptığım, tv izlediğim, son zamanlarda laptopumla gittiğim odamdı, odamız... yanlızlığı orda keşfettim...

Bunu niye anlattım? Koca kalemim yine yanımda, 1,5aydır onla yazı-resim çalışmaları yapıyorum, kök hücrelerime ince el beceresi öğretiyorum yani:)) o değil de geçen gün düşündüm, bu kalemi ben almasaydım şimdi nerede olurdu diye... Muhtemelen ya bozulup atılmış ya da kaybolmuştu... Ama iyi ki bende, benimle... Çevremdeki hatıra diye saklayıp özenle heryere kendimle götürdüğüm bütünnn eşya, obje, resim vs gibi o da benimle... Yolun sonuna kadar beraberiz... sonrası meçhul tabii...

Hiç yorum yok: