Salı, Ağustos 11, 2009

Sayenizde...

Öyle boş boş oturacağıma geçen gün farkettiğim birşeyi yazayım dedim...
Nereden başlasammmmm... Farkettim ki şuan sahip olduğum bütün yeteneklerimin, daha doğrusu mesleklerimin ve iyi yapabildiğim şeylerin, ilginç bir şekilde geçmişte önüne engeller koyulmaya, beni soğutmaya veya yıldırmaya falan çalışılmış neredeyse ama ben farkında olmadan sanki hırs yapıp o konularda uzmanlaşmışımmm:))

Şimdi anlatınca anlayacaksınız...

Ortaokula yeni başlamıştım... Türkçe dersinde daha önce yani ilkokuldayken sınavlar, sadece test şeklindeydi yada dilbilgisinden oluşan yazılı sınavlardı... Ortaokulda Türkçe Öğretmenimiz(kulakları çınlasın Y.Yılmaztürk, beni sağır sanmıştı:))ayyyy ne çok gülerdik Sedaylaa, bazı insanlar böyle işte yürüyemeyince insanın hiçbir yeri çalışmaz sanarlar, neyse bu ayrı bir blog konusu) böyle sert, kendine göre disiplinli olmaya çalışan bir hanımdı. Herneyse ilk sınavda, sınav kağıdını görünce şok olmuştuk... 5 normal yazılı sorusu ve 50 puanlık kompozisyon yazma! Hayatımızda kompozisyon yazmanın ne olduğunu bilmeyen bize, "Zanaat altın bileziktir." sözünü anlatmamız isteniyordu... Bir kere zanaat ne demektir, onu bile bilmiyorduk... Dolayısıyla hayatımın ilk ve son 2sini aldım bir güzellllllll... 85-90a bile üzülen ben, ağlamaktan ölmüştüm... Nasıl düzelteceğim notumu diye üzüle üzüle kendimi bitirdim... Dönem ödevi alıyım dedim, öğretmenimizden bir darbe daha geldi... Ödevim: Cevat Şakir Kabaağaçlı(Halikarnas Balıkçısı)'nın bir kitabının özeti!!! Hiçbir sayfasını, paragrafını, satırını hatta kelimesini bile anlamıyordum... O kadar ağır ve sıkıcı bir kitaptı ki sadece benim değil, ailemizin kabusu oldu... Herneyse sonraki sınavlarımda 5leri aldım... Kompozisyon yazmayı öğrenmiştim artık... Duygularımı, düşüncelerimi yazıya dökmek çok hoşuma gitmeye başladı... Sonra lise ve üniversitede %100leri alırken aynı zaman yazılarım beğeni ve övgü de almaya başladı... Yani o 2 notu ve Türkçe Öğretmenim sayesinde(!) bugün güzel şeyler yazabiliyorum... :)

Sonraki konu ise, ben resim yapmaya bayılırım... Daha 3 yaşından beri elimden kalem ve kağıt düşmez... Ki biliyorsunuz hastalığımdan dolayı kalemi zor tutabiliyorum bazen ama bu hobime hiçbir zaman engel olmadı... Pastel, kuru, guaj, sulu... Hiç farketmez... Resimde kompozisyon oluşturmamı çok beğenirdi ilkokul öğretmenim... Hatta o zaman karikatür bile çizerdim... Panoya falan asılırdı... Bir resim yarışmasında ödül kazanmıştım... Herneyse orta okulda bir resim öğretmenimiz vardı... Resim öğretmeni olduğunu sadece yüzünden anlayabilirdiniz... Kendini iyi boyardı çünkü... Derste bile makyaj yapardı... Doğal olarak derste ne yaptığımızla ilgilenmezdi... Ben de resimleri yetiştiremezdim bazen ama sadece hani o boş yerleri de boyamanız gerekir ya, işte sadece o kısmı yetiştiremezdim, evde tamamlardım... Zaten sınıfın yarısından çoğu resim bile yapmazdı, evde birilerine yaptırıp getirirlerdi... Neyse not verme zamanında, herkes tek tek hocanın yanına gidip gösterirdi... Benimkileri de Seda götürürdü... (İçimden neler diyorum şu an bir duysanız:p) Bu hoca(!) derdi ki: "Bunları o mu yapıyor? Annesi yapıyordur, neyse!"... Duyardım ben... E be kadın makyajdan önünü göremiyorsun, bir zahmet derste dolaşsaydın makyajını bırakıp görürdün kim yapıyor o resimleri!!!:))) Erkeklerin notuna bakmadan 5 verirdi bir de niyeyse:))) Herneyse bir ara resimden soğumuştum gerçekten... Ama artık yine resim yapmak en özel zevklerimden biri... Sayesindeeeeeeeeeeeeee(!)... Yoksa şimdi de mi annem yapıyorrrrrrrr:))))
Diğeri ise liseye yeni başladığımda hazırlık sınıfı öğretmenlerinden bazıları, işte kayıt olurken aileme “Bu okulu yapamaz, burası çok zor. Siz kendi duygularınızı tatmin etmek için çocuğu yormayın!” demişlerdi. Lisem, yabancı dil ağırlıklı liseydi ki zaten yabancı dile ilgim küçüklükten başlıyor... Orta okulda İngilizce ve Fransızcam hep 100dü yani... Neyse lisede de daha okulun ilk haftasından itibaren başarımı gördükçe hatalarını anlayarak çok pişman oldular... Liseyi de zaten birinci olarak bitirdim ve üniversitede de yine İngilizce-Türkçe Çevirmenlik Bölümünü seçerek Çevirmen oldum... Bunlar da lisedeki öğretmenlerimin sayesinde(!)...

En sonki de(aslında mutlaka vardır da hatırlamıyorumdur diye yazıyorken hatırladım:)))onu en son anlatayım), çalıştığım yerde önceden operatördüm ve 1 ay da özel dosya haberleri hazırlamıştım... Sonra kadro değişti falan, ben haberlere devam edemedim... Daha sonra gece editörü arıyorlardı yani 18-24... Ben de editör olmayı çok istiyordum... Söylemiştim ve tam başlayacakken oradaki bir editörün bir takım engellemeleri oldu muhtemelen, öyle tahmin ediyorum yani... O zaman çok üzülmüştüm... Neyse 1 yıl sonraaaaa şirketimiz başka bir şirketle birleştiiiii ve beni editör olarak işe aldılar... O arkadaş şimdi yok zaten yani şu an onun yaptığı iş ben yapıyorum, haber editörü olarak.... Sayesinde(!)...

Şimdi anlatacağım ise en önemlisi sanırım... Ailem beni yaklaşık 1 yaşındayken Prof. Dr. Yavuz Renda'ya götürmüşler... Benim için demiş ki: "Ancak ilkokulu bitirebilir zorla... Normal zeka 100 ise, o 70 sınırında olur!!!"... Tabii ailem yıkılmış... Dünyaları kararmış... Sonra zaten yapılan her zeka testinin sonucunda normalin üstünde pratik zeka çıkmışım... Tabii ben bu olaya şimdi çok gülüyorum ama ailem hala çok sinirli bu doktor(!)a karşı... Ama sonuç olarak şuanki durumumdayım... Yavuz Renda'ya alkışlarrrrrrrr... Niye? Onun sayesindeee(!)...

Bu yazıyı yazarken "ayy kendi mi övüyor gibi oldum yaaaaa" diye yazmasam mı yoksa şeklinde sıkıntılar yaşadım... Ama bu konuyu da başka türlü anlatamazdım... Sonuç olarak, bana ilginç gelen bu durumlar tesadüf mü yoksa bilinçaltıyla mı ilgili bilemiyorum... Ama bir bağlantı olduğu kesin bence... İnsan isterse herşeyi yapabilir gerçekten galiba...

Yazımı aklıma şuan gelen Nil'in bu sevimli şarkısıyla bitiriyorum:p
"insan neler yapar isteyince,
bu bir şey değil düşününce,
ben de tarifi öğrenince,
kalktım sana kek yaptım" ;)

7 yorum:

Sagır Kedi dedi ki...

Merhaba:)İzleyicim olarak kim oldugunu merak ettim bloguna ziyaret yaptım.(Yogunluktan dolayı şimdiye kadar sana ugrayamadım kusura bakma)Önce profilini ardından bu yazını okudum.Ne kadar güzel ve ders alınacak bir hayatın olmuş ve olmaya devam edecek.Senin gibi insanların hayatını ve başardıklarını okuyunca çok mutlu oluyorum.Yorumu sonlandırmadan önce şunu diyebilirim ki yalnız degilsin bende işitme engelli oldugum halde bana zeka seviyesi düşük muamelesi yapan çok:)))Kafamıza tokadan başka bir şey takmayalım yeter..Sevgiler

böğürtlenin 'ö'süüü... dedi ki...

Merhabaa:)
Çok teşekkür ederimmm...
:)))sen de o insanlara gülenlerdensin herhalde... ben de artık yüzlerine de gülüyorum:) böylece hatalarını bozularak ödüyorlarrr;p
Bence de takmayalımmm:)

Ayhan Çapan dedi ki...

Beni de ingilizce öğretmenim, kredili sistemde, hazırlığın ardından 1.sınıf 1.döneminde ingilizceden bırakmıştı. Ben de çoook ağlamıştım, hıçkıra hıçkıra. Sınıfta bir iki kişi de ingilizcem ile alay etmişlerdi. Ayrıca hocaya beni neden bıraktığını sorduğumda "çok soru soruyordun derslerde" demişti. Çok aptalca bir cevaptı, buna da takmıştım kafayı. Neyse, ben de inanılmaz hırs yapmıştım. Sonraki seneler süper idi ingilizceden yana. Özel ders de alıyordum gerçi :) Ama oldukça başarılıydım. Beni üzen o öğretmenime de kısa süreli platonik aşık olmuştum.
Bir ingilizce öğretmeni ile çıkmıştım bir ara... Öğrenciler genelde ingilizce öğretmenine aşık olur. Yabancı dilde konuşuyor olduklarından mı bilmiyorum. Ayrıca resim, müzik ve fen öğretmenleri erkek çocukları pek sever :)) katılıyorum.

böğürtlenin 'ö'süüü... dedi ki...

:)) gerçekten çok aptalca bir cevapmış...
Yaa bizim sınıftaki çocuklar da ingilizce öğretmenini beğenirlerdi, demek cidden var böyle birşey:))
Hırs kötü birşey derler, değil bence... nasıl kullanıldığına bağlı tabii...

Burak dedi ki...

Bizim ingilizce öğretmeni sınav günü gelince sınav sorularını dağıtır,kendisi bir kenara çekilip gazetesini okumaya başlardı:)),kopya çekmek serbest,istersen sayfaya yes no gibi birşeyler yazsanda geçer not alabiliyorsun:))))Saolsun sayesinde bugün yes ile no kelimelerini öğrendik:))nedense bizimde İngilizce öğretmenine karşı sınıfta aşırı bir ilgi vardı,bir türlü anlamadım:))

böğürtlenin 'ö'süüü... dedi ki...

xyz?? bakıyorum adını benimsemişsinn:))

ali balyalı dedi ki...

sakın yavuz renda ve grubuna çocuk götürmeyin verdiği ilaçlar yüzünden çocukların zekası azalıyor benim şu anki iq'um 130-140 civarında yavuz renda doktorumdu ilkokulda iken okumayı bile luminal eptentoin gibi zehirler yüzünden zor sökmüştüm.
Hacettepe yerine gazi hastahanesini tercih edin.