Pazar, Aralık 05, 2010

Koşmak istiyorum...

Koşmak istiyorum ama kaçıp gitmek için... Soluk soluğa kalayım... Kalbim sadece koştuğum için çok çarpsın... Sadece daha hızlı koşamadığım için içim yansın... Tek endişem gidebilmek için gecikip gecikmeyeceğim olsun... Tek hayalim kaçıp kurtulabilmekten başka birşey olmasın... Beni tek anlamayan o an üzerinden atladığım yolun ortasındaki taş olsun... Hiçbir şey düşünemeyecek kadar hızlı koşayım... Benden önce başkası kavuşur mu diye delice kıskandığım sadece sonum olsun... Yalnızca, koşarken gözüme çarpan bir kaktüse, değmek için elimi uzattığımda dikenlerini batırdı diye kırılıp küseyim... Belki de nedensiz çılgınlar gibi koşayım... Sonra bir an bir ses duyayım... Aynı anda derin, ince bir sızı... "Acıya alışığım ki ben. Devam edebilirim..." diyeyim... Bir adım daha atıp "Devam etmeliyim!"... 

Gücüm su gibi boşalınca yere serileyim... Her zamann olduğu gibi umudumun kırılmasına izin vermeyip kendime belki de son kez cesaret vereyim... "Kalkabilirim!"... Yerden destek elip kalkmak için elim son kez kıpırdansın... Yüzüm soğuk, sert asfaltın farkına varırken benim için de yavaş yavaş kabul ediş bölümü başlasın... "Artık kalkamayacağım..."... Hayallerimle vedalaşırken yine yüzümün görünmeyen tarafından yaşlarımı sessizce akıtayım... O an yaşadıklarım gelsin aklıma... Koşmadan önceki tüm hayatım... Doğduğum o küskün günden itibaren ki yaşamım... Tercih yapamadığım ilk gün... Ondan sonraki hayatıma giren tüm insanlar, yaşadığım tüm olaylar... Ailem...  Çok sevdiklerim, nefret ettiklerim... Gülüşlerim, ağlayışlarım, başarılarım, başarısızlıklarım... Kızgınlıklarım, kırgınlıklarım... Hayallerim, umutlarım, hayal kırıklıklarım... Benim olan ve olamayan herşey... Hayatımdaki herşey geliversin karşıma... "Tıpkı dedikleri gibi" diye gülümsemeliyim son kez... "Hayatım, film şeridi..."... 

Gözlerim ağırlaşıp zihnim bulanıklaşsın... İçimdeki herşeyin boşalıp akıp gittiğini hissedeyim... Garip bir huzur sarıp sarmalasın beni... Sonra birden aklıma gelen birşeyle gözlerim var gücüyle açılsın... 

"Yürüdüm! Ne yürümesi ya... Koştum! Koşuyordum!"... "Eee yani? Başkaları için çok önemli diye önemliydi bu belki de benim için... Önemliydi çünkü her güzel şey ona bağlantılıydı, öyle görüyorlardı yani herkes... Onlar gibi olmalıydım, olabilmeliydim bir gün... Daha çok insan, kız, kadın, evlat, arkadaş olabilmem için... Hissettirmemeye çalışsalar da farKlılığı kabullenemediklerini bazen sözlerinden bazen gözlerinden anlayabiliyordum... Beni çok seviyorlardı ama yürürsem sanki daha çok sevecek gibi bir halleri vardı... Tamam, benim için istiyorlardı, benim mutluluğum için... Haksızlık ediyordum onlara ama onlar da bana haksızlık etmemişler miydi? Farkında bile olmadan?"

Tüm bu düşünceler aslında saniyelik bir dilimde geçsin aklımdan... Artık hiçbirinin öneminin olmadığını, tüm üzüntülerimin yavaş yavaş yok olduğunu anladığımda, mutluluğum tüm dünyaya yayılsın usulca kapanan, suskunluğumda konuşan gözlerimden... Huzura kavuşan yüreğimden...


Arkamdan üzülmesin kimseler diye bir işaret bırakayım... Kalıcı bir işaret... Üzgünken bile yapabildiğim bir şey olsun... Gülümseyerek veda edeyim onlara... Gerçekten mutlu olduğumdan şüpheleri olmasın yüzüme baktıklarında... Bakanlardan duyduklarında...

Gerçek bir veda olsun benim için... Gerçek ama güzel bir son...


Yaşamak, koşmak mıydı?
Aynı yolda, aynı yöne gidiyor oluşumuz yetmez miydi? 

Yetmez mi?

Hiç yorum yok: